Zeytinde Halkalı Leke Hastalığı ve Mücadelesi
Zeytinde halkalı leke hastalığının ilk belirtileri ilkbaharda yaprakların üst yüzeylerinde görülen siyahımsı-gri renkte yuvarlak lekelerdir. Bu noktalar birleşerek yeşilden sarıya, kahverengiden gümüşi renge kadar değişen renklerde ve merkezleri bir daire şeklinde olan lekeleri oluşturmaktadır. Bu görünüm nedeni ile hastalığa halkalı leke hastalığı adı verilir. Bu belirtiler tavus kuşu veya kuşgözü olarak da adlandırılmaktadır. Fungus, yıl boyunca ağaç üzerinde canlı olarak spor veya misel formunda bulunabilmektedir. Sporların uçuşu en çok Mart ve Nisan aylarında gerçekleşir. Etmen için en uygun gelişme sıcaklıkları 18 – 20 derece olup, 9 derece’nin altında ve 30 derece’nin üzerinde ise gelişememektedir. İnkubasyon dönemi uygun koşullar altında yaklaşık iki haftadır. Sıcak yaz, kuraklık ve yağışsız geçen dönemler, hastalık gelişimini sınırlayan faktörlerdir. Marmara bölgesinde 1. ilaçlama Ekim ayının ilk yarısında, 2. ilaçlama ise Nisan ayının ilk yarısındadır.
Zeytinde Spiloceae oleagina kaynaklı halkalı leke hastalığı, enfekteli ağaçlarlarda ürün kayıpları ve yaprak dökümü zamanla artmakta, fakat tekrarlı enfeksiyonlarda zayıf gelişme ve meyve veriminde azalmaya neden olmaktadır. Ayrıca, ağır yaprak dökümleri de olgunlaşmada gecikme ve zeytin veriminde azalmaya neden olmaktadır. Hastalık, yağlık çeşitlerde olgunlaşmada gecikme ve yağ veriminde düşmeye, sofralık zeytinde istenmeyen lekelere neden olmaktadır. Zeytinde halkalı leke hastalığı (Spiloceae oleagina) enfeksiyonunda genellikle sonbahardan kışa-ilkbahara doğru inokulum seviyesi artar ve sıcaklığa bağlı olarak, ıslak kalmış ya da 1 veya 2 gün ıslak kalmış hava koşulları hastalığın gelişimi için uygundur.
Kimyasal pestisitlerin aşırı kullanımının gerek insanlar üzerindeki olumsuz etkileri gerekse toprak kirliliğine neden olmaları, toprak kaynaklı patojenlerle mücadelede biyolojik kontrole ilgiyi artırmaktadır. Bugüne kadar, gram negatif bakterilerden öncelikle Pseudomonas ırkları antimikrobiyal metabolit üretmeleri ve toprak ekolojisine uygunlukları nedenleri ile biyolojik kontrol ajanı olarak geniş oranda araştırılmıştır. Bacillus spp. gibi gram pozitif bakteriler ise gram negatif bakterilerden daha az çalışılmıştır. Bacillus subtilis, güvenli bir biyolojik kontrol etmeni olarak düşünülmesine rağmen, araştırmalar daha ziyade hastalıkları baskılayıcılık derecesi üzerine yoğunlaşmıştır. Domateste çökertmen etmeni Rhizoctonia solani’ nin biyolojik kontrolüne yönelik yapılan bir çalışmada B.subtilis RB14’ün in vitro koşullarda iturin A ve surfactin isimli antibiyotikleri çeşitli patojenlere karşı ürettiği gösterilmiştir.
Zeytin halkalı leke hastalığına karşı dayanıklı, orta derecede dayanıklı ve duyarlı zeytin çeşitlerinin yapraklarındaki fenolik bileşiklerle bu hastalığa dayanıklılık arasındaki ilişki Yüksek Basınçlı Gaz Kromatografisi (HPLC) analizleri ile saptanmaya çalışılmış ve 5 farklı fenolik bileşik grubuna ait 33 farklı fenolik bileşik bu amaçla araştırılmış fakat çeşitler arasında sayısal farklar bulunmamakla beraber, dayanıklı çeşitlerde Oleuropein aglycone’in daha fazla olduğu saptanmıştır.
Zeytinde halkalı leke hastalığına karşı dayanıklı ve duyarlı zeytin çeşitleri arasındaki farkın anlaşılmasına yönelik genetik markırlarla yapılan bir çalışmada ise, 100 primer kullanılmış ve bir primerin duyarlı iki polimorfik band oluşturduğu, bunlardan birinin duyarlı çeşitlerde saptanan 700 bç (baz çifti), diğerinin ise dayanıklı çeşitlerde saptanan 780 bç olduğu, bu bulgulardan, zeytin çeşitlerinin halkalı leke hastalığına karşı dayanıklılık araştırmalarında yararlanılabileceği belirtilmiştir
Zeytinde yaprak lekesi hastalığının yaygınlık oranı ile şiddetinin bir bahçede belirlenmesi ve aralarındaki ilişki üzerine yapılan bir çalışmada ikisi arasında pozitif bir ilişki olduğu saptanmıştır. Bu çalışma Yeni Zelanda’da 20 ağaç üzerinde, her iki haftada bir değerlendirme yapılarak 12 haftalık bir süreçte ağaç başına 50 yaprak kontrol edilerek 20 Ekim 2003’ten, 26 Ocak 2004’e kadar ki süreçte yapılmıştır. Bu süreç içerisinde yeni lekelerin oluşmadığı, eski lekelerin sadece alanlarının genişlediği de belirtilmektedir, Ayrıca, bir cm²‘lik lekeli alandaki eşeysiz spor sayısının (conidium) 5×102 ’den 1×10²’ye, canlılık oranının da % 55’den % 10’a düştüğü tespit edilmiştir.
Güney İspanya’nın zeytin bahçelerinde S.oleagina’nın kalıcılığı, inokulum üretimi ve dağılımına yönelik yapılan bir çalışmada lekeli alanda cm²’ye düşen konidi sayısı ile canlılığının yıllara ve mevsimlere göre büyük değişiklik gösterdiği belirlenmiş olup, lekelerdeki eşeysiz spor yoğunluğunun (conidium) en fazla olduğu (1 – 5×105 conidium/cm² ) dönem, hastalık için en uygun yıllarda Kasım ile Şubat arasındaki dönem olarak belirlenmiştir. Eşeysiz spor yoğunluğunun hastalık için uygun olmayan yıllarda yazın hızlı bir şekilde düştüğü ve sıfırlanabildiği görülmüştür. Nemli koşullarda yaprakların saprofitik funguslarca işgal edilmesinden dolayı, dökülen yapraklarda 3 ay sonra patojenin saptanmadığı, Burkard spor tuzaklarında da konidiumlara rastlanmadığı belirlenmiştir. Konidiumların yayılmasının esas itibari ile yağmurla olduğu, bazı konidiumların zeytin yapraklarının belli bir yerine (trichome) tutunduğu ve bunlar vasıtası ile rüzgarla da yayılabileceği belirlenmiştir.