Bitki Zararlılarıyla Biyolojik Mücadele
Biyolojik mücadele :İkinci Dünya savaşından sonra tarımsal üretimde ortaya çıkan hızlı artışlar Yeşil Devrim olarak nitelendirdiğimiz gelişmeyi doğurmuştur. Tarımsal üretimdeki yoğun girdi kullanımı bu aşırı artışa neden olmuştur. Kullanılan bu girdilerin önemli bir bölümü çevreye, doğal hayata ve insanoğluna önemli ölçüde zarar veren maddelerden oluşmaktadır. Özellikle tarımsal savaş ilaçlarının yarattığı çevre kirliği korkunç boyutlara ulaşmış ve insan sağlığı açısından beklenmedik sonuçlara yol açmış ve Rachel Carson tarafından yazılan “Sessiz Bahar, Silent Spring” kitabını doğurmuştur. Bu kitapla birlikte DDT başta olmak üzere geniş etkiye sahip ve insan sağlığını tehdit eden tarım ilaçları yasaklanmaya başlanmıştır. Yaşanan olumsuzlukların azaltılması amacıyla tarımsal üretim sistemlerinde de bir takım değişiklikler gündeme gelmiş ve Tüm Savaş kavramı ortama atılmıştır.
Biyolojik mücadele uygulamaları temelde üç ana başlıkta toplanmaktadır;
- Klasik Biyolojik Mücadele: Biyolojik mücadele etmeninin bir yerden toplanarak gereksinim duyulan alanlarda doğaya salınması.
- Kitlesel Üretim ve salım: Biyolojik mücadele etmeninin insektaryumlarda (Böcek üretim odaları) üretilerek gerektiği zamanda gereksinim duyulan alanlara salımının yapılması.
- Koruma: Doğada mevcut Biyolojik mücadele etmeninin zarar görmeyecek şekilde korunması.
Klasik Biyolojik Mücadele
Biyolojik mücadele etmeninin bir yerden toplanarak gereksinim duyulan alanlarda doğaya salınması. Bu taşınma ülkeler arasında olabildiği gibi aynı ülkenin farklı coğrafi bölgelerine de olabilir. Burada önemli olan hedef zararlının seçilmesi, Zararlıya uygun olarak ihtiyaç duyulan doğal düşmanların tanınması Doğal düşmanların güvenli salınması Uygun habitatlara doğal düşmanların yerleştirilmesi Adaptasyon süreçlerinin yönetimi Nihai sonuçların değerlendirilmesiIcerya purchasi’nin doğal düşmanı Rodolia cardinalis’in taşınması. Ancak bu konuda dikkatli olunması gerekir
Kitlesel Üretim ve salım
Biyolojik mücadele etmeninin insektaryumlarda (Böcek üretim odaları) üretilerek gerektiği zamanda gereksinim duyulan alanlara salımının yapılması.
Predatör (Avcı) böcek olarak üretilen Cryptolaemus montrouzieri ve Parazitoit (Asalak) böcek olarak üretilen Leptomastix dactilopii
Kitlesel Üretim ve salım: Biyolojik mücadele etmeninin insektaryumlarda (Böcek üretim odaları) üretilerek gerektiği zamanda gereksinim duyulan alanlara salımının yapılması.
Koruma
Doğada mevcut Biyolojik mücadele etmeninin zarar görmeyecek şekilde korunması.
Koruma: Doğada mevcut Biyolojik Mücadele Etmenlerinin zarar görmeyecek şekilde korunması. Özellikle doğal düşmanlara etkili olan kimyasal savaş ilaçlarından kaçınmak. Besin zinciri içinde kimyasallardan doğal düşmanlar daha fazla etkilenir.
Dünyada Biyolojik Mücadele
Dünyada bu gün için Biyolojik Mücadele yukarıda verilen her üç yöntemle yapılmaktadır. Fakat Biyolojik Mücadele tek başına uygulanmaktan çok Entegre Mücadele’nin (IPM) en önemli parçası olarak düşünülmektedir. Biyolojik Mücadele amacıyla kullanılan ürünler Biyolojik Mücadele ürünleri (BM.)’ olarak adlandırılır ve bugün için sayısı 1000 civarındadır.
Biyolojik savaşın tarihsel gelişimine baktığımızda, doğal biyolojik mücadele ile ilgili ilk bilgilerin bundan 500 milyon yıl öncesine dayandığı anlaşılmaktadır. Biyolojik mücadelenin ilk uygulamalarının ise bundan 4000 yıl öncesine ait olduğu ve Mısır’da kedilerin depo zararlısı farelere karşı kullanıldığı bildirilmektedir. Çinlilerin Milattan sonra 300’lü yıllarda zararlı böceklere karşı ilk kez doğal düşman olarak karıncaları kullandığı da kayıt altına alınmıştır. İlk dönemlerde bu konulardaki gelişmeler yavaş olmakla birlikte zamanla hız kazanmıştır. Bu konuda ilk kayıt 1200’lü yıllarda Çinli turunçgil üreticilerinin avcı karınca türü Oecophyllasmaragdina ’yı zararlılara karşı salmaları ile ilgili olduğunu bildirmektedir.
Biyolojik savaş ile ilgili en önemli dönüm noktası
Biyolojik savaş ile ilgili en önemli dönüm noktası, avcı gelin böceği Rodolia cardinalis (Coleoptera: Coccinellidae)’in Albert Koebele tarafından 1888 yılında Avustralya’dan getirilerek turunçgillerde önemli bir zararlı olan torbalı koşnile karşı Kaliforniya’ya salınmasıdır. R. cardinalis çok kısa sürede etkili olarak zararlıyı baskı altına almıştır. Söz konusu avcı hızlı bir şekilde diğer ülkelere ve dünyanın bir çok bölgesine yayılarak zararlı üzerinde etkili olmuştur. Artık bugün bir bölgede R. cardinalis varsa, torbalı koşnilden söz edilmez! Bu gelişme bir çok çalışmaya örnek olmuş ve bu tarihten sonra değişik doğal düşmanlar benzer şekilde zararlılara karşı uygulanarak başarılı sonuçlar elde edilmiştir.
Aynı araştırıcı 1892 yılında yine Avustralya’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne unlu bitlerin en önemli avcılarından biri olan Cryptolaemus montrouzieri’yi getirerek salmıştır. Bu gelin böceğinin çok etkili olması nedeniyle bir çok araştırıcı kendi ülkesine götürmüştür. Ancak bu avcının farklı coğrafi bölgelere adapte olamaması nedeniyle insektaryumlarda üretilip salımı gündeme gelmiştir. Her yıl kitle üretimi yapılıp salınan avcı bu açıdan biyolojik savaş uygulamalarına klasik bir örnek olarak girmiştir.
Biyolojik savaş etmenlerinin ilk ticari üretimi ise 1920’li yıllara rastlamaktadır. Bu tarihte Avrupa’da sera beyaz sineği, Trialeurodesvaporariorum’u baskı altına almak için parazitoit arıcık Encarsiaformosa ticari olarak insektaryumlarda üretilerek seralara salınmıştır. Flanders (1930), bir çok zararlı üzerinde, özellikle de kelebek yumurtalarında çok etkili olan küçük asalak arıcık Trichogramma’yı yine insekteryumlarda çok fazla sayıda üreterek büyük bir başarı yakalamıştır. Bu kitle üretimleri bu tarihten sonra yararlı organizmaların ticari üretimlerinin yolunu açmıştır. Bu başarılı çalışmanın ardından bir çok ülkede (Sovyetler Birliği, Çin, Küba, Meksika, Brezilya, Kolombiya, Japonya) Trichogrammatürleri üretilerek zararlılara karşı salınmıştır.
Ülkemizde Biyolojik Mücadele çalışmaları
Ülkemizde Biyolojik Mücadele çalışmalarının ilk uygalıyıcısı Süreyya ÖZEK’dir.
1912 yılında Fransa’dan Mersin’deki turunçgil bahçelerine Torbalıkoşnile karşı avcı Rodolia cardinalis’i ve İstanbul’a elma pamuklubitine karşı asalak Aphelinus mali’yi getirmiş ve salımlarını gerçekleştirmiştir.
Yine aynı araştırıcı 1913 yılında dut koşniline karşı İtalya’dan Bursa’ya Encarsia berlesei getirilmiştir. Yine Süreyya ÖZEK 1932 yılında Mısır’dan Rodolia cardinalis ve Cryptolaemus montrouzieri getirilmiştir.
Aynı dönemde yine ülkemiz biyolojik savaş çalışmalarına büyük katkılarda bulunan Nihat İyriboz Almanya’dan1931-1948 yılları arasındaBraconhebetor’u, 1934 yılında ise Aphelinusmali’yi Ege Bölgesi’ne getirmiştir. Ülkemiz entomoloji ve biyolojik savaş alanına uzun yıllar hizmet eden Friedrich Simon Bodenheimer Aphelinusmali’yi İsrail’den getirerek Ankara çevresine salmıştır.
Sevindirici bir haber olarak Ülkemizde 1965 yılında Antalya’da benim de yaz stajımı yaptığım Biyolojik Mücadele İstasyonu kurulmuştur. Aynı tarihte Bornova (İzmir) ve Adana Zirai Mücadele Araştırma Enstitü’lerinde açılan Biyolojik Mücadele laboratuvarları ile yararlı böceklerin insekteryumlarda üretim ve doğaya salım çalışmaları hız kazanmış ve devrim niteliğinde gelişmeler yaşanmıştır.
Daha sonra Antalya Biyolojik Mücadele İstasyonu enstitü haline dönüşse de ne yazık ki 1987 yılında kapatılmıştır.
Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü
2004 yılında “Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü” (BATEM) ismiyle, birleştirilen 5 araştırma enstitüsünün tüm çalışma alanlarını kapsayan yeni bir Enstitü ortaya çıkmıştır. Bu gün Antalya’da etmenlerinin üretimi Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü (BATEM) bünyesinde devam etmektedir.
Bu gün maalesef Araştırma Enstitüsü olarak Biyolojik Mücadele Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Adana devam etmektedir.
Bu enstitü 1926 yılında Mersin’de “Zirai Mücadele Laboratuar Şefliği” adı altında çalışmalarına başlamıştır. Bölgedeki bitki sağlığı sorunlarına çözüm bulmak amacıyla, 1931 yılında, Mersin’deki laboratuvar Adana’ya taşınmıştır. Daha sonra “Ziraat Mücadele Enstitüsü” adını alan kurum, 1969 yılında “Adana Bölge Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü”, 1987 tarihinden sonra ise “Adana “Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü” ve 2011 tarihinde “Biyolojik Mücadele Araştırma İstasyonu Müdürlüğü” olarak değiştirilmiştir. Son olarak da; 2015 yılında Kurum “Biyolojik Mücadele Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Adana” ismini almıştır.
Daha sonraki tarihlerde yurtdışından birçok avcı ve asalak getirilerek ülkemizin farklı bölgelerindeki bahçe ve tarlalara salınmıştır.
İlerleyen dönemlerde birçok yararlı organizmanın üretim teknikleri geliştirilmiştir Bunlardan özellikle turunçgillerde ana zararlılardan biri olan unlubite karşı avcı Cryptolaemus montrouzieri ve asalak Leptomastixdactylopii’nin üretim ve salım çalışmaları Antalya ve Adana’da araştırma kuruluşlarınca yapılmıştır. Bu doğal düşmanların üretimi halen Antalya BATEM de sürdürülmektedir.
Ayrıca ilk kez bu iki yararlı ülkemizde ticari olarak üretilip üreticilerimizin kullanımına sunulmuştur (BİYOTAR).
Bitki Koruma Bölümleri ve Tarım Bakanlığına bağlı araştırma kuruluşları
Bu gelişmelerin dışında bazı üniversitelerin Bitki Koruma Bölümleri ve Tarım Bakanlığına bağlı araştırma kuruluşlarında birçok yararlı organizma üretilerek doğaya salınmakta ve adaptasyon çalışmaları yapılmaktadır.
Biyolojik mücadelenin ülkemizde yaygınlaşmasında kuşkusuz Biyolojik Mücadele Firmalarının etkisi yadsınamaz. Her ne kadar, özellikle örtü altı zararlılarına karşı yararlılar yurtdışından ithal edilseler bile, bu yöntemin sürdürülebilirliğinde önemli bir rol oynamaktadırlar. Son dönemlerde Tarım Bakanlığının destekleri de yöntemin benimsemesinde itici bir güç olmuştur. Bu gün sera zararlılarının hemen hemen tamamına karşı uygulanabilecek yararlı organizma bulunmaktadır. Bunları; avcılar, asalaklar ve biyopestisit olarak adlandırabileceğimiz entomopatojen mikroorganizmalar oluşturmaktadır.
Bugün Biyolojik Mücadelede etkin rol oynayan, ülkemizde bulunan firmaların yerli doğal düşmanları yine ülkemizde üreterek çalışmalarına devam etmeleridir.
İsmail KARACA
Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi
Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümüismailkaraca@isparta.edu.tr
İçerik Antalya Tarım il Müdürlüğü slaytından alınmıştır.