Sıfır Atık – Kompost Yapımı
Canlıların yaşamlarını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmeleri için mutlak gerekli ihtiyaçları GIDA’dır. Bu da ancak SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIMSAL ÜRETİM ile gerçekleşir.
Yerleşime açılan alanlarda şehirleşme için çalışmalar sürdürülürken yeşil alanların ve tarımsal üretim yapılan arazilerin de sürdürülebilir olması en temel gerekliliktir.
Bitkiler; doğada mevcut var olan Organik Madde’nin geri dönüşümünün önemli bir parçasıdır. Toprağa düşen her bitki er ya da geç fiziksel, kimyasal ve biyolojik olayların etkisi ile parçalanarak ayrışmaya uğrar. Bu durum toprakların humus ve bitki besin elementlerince zenginleşmesini sağlayan son derece faydalı bir olaydır.
ATIK YÖNETİMİ NEDİR?
Üretim, tüketim ve kullanım faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan, canlılara ve çevreye zarar verecek şekilde doğrudan veya dolaylı biçimde alıcı ortama verilmesi sakıncalı olan her türlü madde olarak tanımlanabilmektedir.
Nüfus, kentleşme, tüketim ve sanayileşmedeki artışa bağlı olarak hem Dünya’da hem de ülkemizde oluşan atık miktarı da aynı oranda artış göstermektedir. Bu durum, doğal kaynakların azalması ve sera gazı salınımındaki artışa bağlı olarak küresel ısınmaya neden olmaktadır. böylece iklimsel problemlerle birlikte hava, toprak ve su kirliliği de oluşarak iyileştirilmesi neredeyse imkansız sorunlar Dünyamızı tehdit etmektedir.
Çevre kirliliği ve yasal mevzuat açısından değerlendirildiğinde; atıkların uygun yöntemlerle bertaraf edilmesi ya da değerlendirilmesi (atık yönetimi) zorunluluk halini almıştır.
Atık yönetimi; atığın kaynağında azaltılması, özelliğine göre ayrılması, toplanması, taşınması, geçici depolanması, geri dönüşümü, geri kazanılması, bertarafı ve bertaraf işlemleri sonrası kontrolü gibi işlemleri içeren bir yönetim biçimidir.
Ülkemizde 2014 yılı verilerine göre 31.115.327 ton/yıl olan toplam katı atığın % 52.78’i biyoatık (organik), % 10.15’i kağıt karton, % 5.54’ü plastik, % 3.82’si cam, % 1.67’si metal, % 15.27’si yanabilir, % 0.30’u evsel tehlikeli ve % 10.47’si diğer atıklar olarak karakterize edilmektedir.
12 Temmuz 2019 tarihli, 30289 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Sıfır Atık Yönetmeliği’nde
Hammadde ve doğal kaynakların etkin yönetimi ile sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda atık yönetimi süreçlerinde çevre ve insan sağlığının ve tüm kaynakların korunmasını hedefleyen sıfır atık yönetim sisteminin kurulmasına, yaygınlaştırılmasına, geliştirilmesine, izlenmesine, finansmanına, kayıt altına alınarak belgelendirilmesine ilişkin genel ilke ve esasların belirlenmesi amaçlanmaktadır.
Bu amaç doğrultusunda; Ülkemizde sıfır atığın en önemli hedeflerinden biri atığı önleyen ve oluşan atığı hammadde olarak kullanabilen, geri dönüşümün/geri kazanım önemini kavrayarak uygulayabilen bir toplum oluşturmaktır. En önemli kazancı ise, tekrar kullanım, geri dönüşüm ve geri kazanımı sağlayarak doğal kaynaklarımızın hızla tükenmesine engel olmak ve bir atığın başka bir üretimin hammaddesi olmasını sağlayarak döngüsel ekonomiye katkı gerçekleştirmektir.
Organik atıkları düzensiz depolamak hem diğer canlıların yaşamını tehdit eden çok sağlıksız koşulların ve hem de doğanın kirlenmesine (toprak, hava, su) neden olan durumların ortaya çıkmasına neden olmaktadır
Bu atıkları düzenli depolama alanlarına göndermek çevre kirliliğinin önlenmesi için mutlak gereklidir. Ancak, düzenli depolama alanlarının da bir süre sonra kapasitelerinin dolması sonucu yeni depolama alanlarının bulunması gerekmektedir. Bu durumun gelecekte içinden çıkılamaz bir hale dönüşeceği bugünden tahmin edilebilir. Bu nedenle öncelikli olarak atıklarımızı kaynağında azaltmaya ve yine de ortaya çıkan atıkları geri
dönüştürmeye ve/veya geri kazanmaya son derece kararlı bir şekilde çabalamak durumundayız.
Toprak organik materyalinin büyük bir kısmını çeşitli çürüme dönemlerinde bulunan bitki kökleri, yaprakları ve dalları oluşturmaktadır.
Tarım arazilerinde, özellikle bitki kökleri ve hasattan sonra toprağa karıştırılan atıklar, organik madde kaynağı olarak hizmet görürler. Bunlar oldukça yavaş bir şekilde ayrışırlar ve bu nedenle uzun bir süre geçmedikçe önemli bir katkıda bulunamazlar.
Bu artıklar mikroorganizmaların gereksinimlerini karşılamaya yetecek miktarda azot içermediklerinden, çürümenin ilk dönemlerinde, toprakta yetiştirilen ürünler, azot yönünden sıkıntı çekerler. Bu noksanlığı dikkate alan üreticiler toprağı azotlu gübrelerle gübreleyerek, çiftlik gübresi ilave ederek ya da organik artıkları, yeni ürünler ekilmeden çok önce toprakla iyice karıştırarak noksanlığın giderilmesine yardımcı olurlar.